İçeriğe geç →

TELL LIE VISION ve TELEVİZYON ÖLDÜREN EĞLENCE

Last updated on 12/05/2021

Mor ve Ötesi, Cambaz şarkısında televizyon için;

Kul oldun, köle oldun

Kurşun geçirmez cam oldun

Cin oldun adam çarptın

Cellat oldun, kelle uçurdun

Diyor, üstüne de

Bütün dünya izler durur
Afet-i Azam bekler durur
Hedefini al, piyasanı al, her şeyi al
Yandı dertler, bitti tasa
Ben kurbanım bu cambaza

Diyor.

İngilizcesi television olan kelimeyi “Tell lie vision” olarak ele alan bu kelime oyunundan bahsedeceğim önce. Tell lie vision kalıbı televizyonu bir yalan makinesi gibi gösteriyor fakat durum bence öyle değil.

Tom Standage, The Victorian Internet kitabında tarih boyunca yaşanan teknolojik gelişmelere nasıl karşı çıkıldığını ve sonrasında gelen yeni gelişmelerin nasıl eski teknolojileri daha güvenli gösterdiğini anlatıyor.

Televizyon, hani şu “aile yapısını bozuyor” dedikleri şey. Eskiden ailece oturup televizyon başında dizi izleyen, bir filmi “televizyonda ilk kez!” izleyen aileler vardı, bugün ise her yanımızı saran ekranlar var. Salonun baş köşesine koyduğumuz ve Dominic Pettman’a göre büyük bir fare kapanı olan televizyonlarımızın yerini küçük örümcek ağları aldı. Örümcekler yakalamak istedikleri sineğin özelliğine göre ağ örerler, sosyal medya da verilerimiz ile bizi nasıl yakalayacağını bildiği için görmek istediğimiz şeyleri bize gösterek bizi kendisinde tutmayı başarıyor.

Neil Postman, Televizyon Öldüren Eğlence isimli kitabında “Televizyon ; kitapları yasaklamaz, sadece onların yerine geçer” diyor. Televizyon insanları kitlesel olarak elinde tutuyordu, her sabah insanlar dün akşam ne izlediklerini tartışıyordu, bugün bu mümkün değil. Hepimiz akşam farklı bir şey izliyoruz, izleyeceğimiz seçeneklerin sayısı yüzeysel olarak değil üç boyutlu olarak çoğaldı. Bunun sebebi kanal sayısının değil, ekran sayısının (televizyon, telefon, tablet, bilgisayar, arabanın ekranı vs.) çoğalması.

Yukarıda yazdığımı hapishane metaforu ile süsleyecek olursam şunu demek isterim; eskiden televizyona hapisken aynı avluda volta atardık, hapisin içinde bir sosyallik çıkış kapısı vardı ama şu an kişiselleştirilmiş ekranlarımız ile o çıkış kapısı yok oldu. Her birimiz ayrı bir hücredeyiz ve içeride bir sosyalleşme illüzyonu ile birbirimize bağlı olduğumuzu düşünsek de aslında kişisel hücremizde “cezamızı” çekiyoruz.

Bak efkarlandım şimdi, aklıma Dilberay’ın Flash TV’de yaptığı hapishane temalı televizyon programı geldi.

Kitap, Roger Waters’ın Amused to Death albümünün ismine de ilham kaynağı oldu, onu da ekleyeyim.

Yine aynı kitapta “Televizyon reklamı tüketilecek ürünlerin niteliğiyle ilgili hiç bir şey anlatmaz. Reklamın içeriği, ürünleri tüketenlerin niteliğine odaklanır” ifadesi yer alıyor. Televizyonu yalancılıkla suçlayamayız, insanlar ne istiyorsa onu sunar ya da insanların ne istemesini istiyorsa!

Amusing Ourselves to Death

Kitaba göre televizyonu radyodan ayıran şey; kaliteli bilginin yerini bilgi çöplüğü ve bitmek bilmez bir eğlence nehrine bırakmasıdır.

En başa dönecek olursak, televizyonu yalancılıkla suçlamak haksızlık olur. Televizyon ışığının ve fişinin yettiği yere kadar insanları hapsedebilen fakat tam olarak gözlemleyemeyen bir panoptikondan ibarettir fakat bugün cebimizdeki kablosuz hapishane, duvarları ortadan kaldırmış ve tüm dünyayı bir panoptikona çevirmiştir.

Artık odaya oturup insanlardan gizli televizyon izleyemeyiz, izlediğimiz her şeyi görebilen ve ölçebilen platformlar ile örüldük. Televizyonumuz ile baş başa kalabilirdik ama artık kendimizle bile baş başa kalamıyoruz.

Bu kitabı okuyacak arkadaşlara öncesinde Orwell ve Huxley arasındaki bağı kafalarında kurmalarını öneriyorum, o zaman kitap daha anlamlı gelecektir.

Televizyon öldüren eğlence yerine “kişiselleştirme, hapseden eğlence” demeyi daha doğru buluyorum. Orhan Veli “beni bu güzel havalar mahvetti” diyor, bizi de bu kişiselleştirme denen şey mahvetmek üzere.

Bizi bekleyen şeyi bir Orhan Veli dörtlüğü ile anlatmaya çalışacağım:

Bir yer var, biliyorum;
Her şeyi söylemek mümkün;
Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
Anlatamıyorum.

Kategori: Yayıncılık

2 Yorum

  1. […] virüsü bulaşan flanör boş boş bile gezemiyor, eve hapsolmuş durumda. Dün yazdığım Tell Lıe Vısıon Ve Televizyon Öldüren Eğlence başlıklı yazıda (buraya tıklayarak okuyabilirsin) şöyle […]

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir