İçeriğe geç →

WABI-SABI

Hatasız kul olmaz, hatamla sev beni…

Orhan babanın da dediği gibi kuldur bu, hata yapabilir, hayat hatalarımız ile güzel ama özellikle dijital mecralardaki kusursuzluk yarışımız bizi “mükemmel!” insan yapmadığı gibi üzerine daha da kötüye götürüyor.

Wabi-sabi, güzel olan bir şeyin kusurları ile çok daha estetik hale geldiğini savunurken gösterişsiz bir hayat yaşayan kişilerin diğer kişilere göre çeşitli açılardan daha iyi olabileceğini iddia ediyor.

Wabi-sabi kusurların bir şeyi, çok daha güzel hale getirdiğini söyler. Markete gidince elmaları elime aldığımda hepsinin kusursuz olduğunu görüyorum, hepsi parlak, deliksiz, kurtsuz ve şekilleri aynı. Her şeyi mükemmelleştirmeye çalışan insan yediklerini bile bire bir standart hale getiriyor.

Batı toplumundan özellikle antik Yunan medeniyetinden miras kalan simetri, görkem ve kusursuzluk gibi dayatmalarının aksine wabi-sabi eski, kırık, kusurlu ve asimetrik şekilde varlığını sürdürür.

Batı toplumu ilerlemecidir, wabi-sabi ise döngüselliği savunur.

Byung-Chul Han tarafından yazılan Güzeli Kurtarmak isimli kitabı okumanızı tavsiye ederim. Kitapta kusursuzluğu yeren birçok söylem var, ben sizin bunu seçtim:

“İnsan ne kadar çok karakter ve şekil yoksunuysa, ne kadar pürüzsüz ve düzse, o kadar çok arkadaşı vardır. Facebook, karaktersizliğin pazarıdır.”

Yine aynı kitaptan başka bir alıntı:

“Artık bu çağda yaşamak için fazla ölüyüz ve ölmek için de fazla diriyiz.”

Kullanılmış, aşınmış ya da bozuk olan şeylerin güzelliğinden bahsetmişken konuyu hemen her konuda olduğu gibi yine müziğe bağlamak isterim. Müzikte ile wabi-sabi kesişimini 2 farklı açıdan ele alacağım.

İlki Erkan Oğur ile ilgili. Erkan Oğur perdesiz gitarı bulan kişi olarak bilinir. Bir arkadaşından aldığı kırık gitarı tamir eden ve modifiye ettikten sonra perdesiz gitar haline getiren sanatçının gitarı cızırtılar çıkarsa da bu bozukluklar da kendisi ile özdeşleşmiştir. Kırık gitarın fotoğrafı için tıklayabilirsiniz.

Ben de yıllarca babamdan gitar istedim ama bana kırık bir gitar getirdi ve bu gitarı tamir edip çalmaya başladım, eğer babam bana istediğim anda bir müzik mağazasından herhangi bir gitar alsaydı bugün ben de gitar çalamıyor olurdum, benim de yolum kırık gitardan geçti.

İkincisi henüz 18 yaşındayken çalıştığım bir müzik stüdyosunda edindiğim deneyim. Bir rock grubunun davul (bateri) kayıtlarında Burak Çağlar isimli prodüktör abime neden hazır davul kayıtları değil de sıfırdan davul çaldırdığımızı sormuştum. Kendisi aynen şu cevabı verdi: Bilgisayar ile yapılan hazır kayıtların tek sorunu, sorunsuz olmalarıdır. Canlı çalan bir davulcu minik hatalar yapar, biz onu belki fark edemeyiz ama bilinçaltı fark eder ve bu daha dinamik bir kayıt imkanı sunar.

Eski bir binayı gerçek bir “tarihi eser” yapan şey kolonlarının içinde kullanılan demir ve beton değildir, üzerindeki toz bulutudur, tabakadır. Andrey Tarkovski filmlerine hatta afişlerine bakarsanız bu toz tabakayı görebilirsiniz, sanki yıllardır kimse dokunmamış gibi bir tabakadan bahsediyorum.

İnsan kusurlarıyla güzeldir demeyeceğim, insan kusurlarıyla insandır. Güzellik görecelidir insanlar ise kusurludur.

Bu konu hoşunuza gittiyse 2019 yılında yazdığım Kintsugi yazımı mutlaka okumalısınız, zaten bu yazı ile de bağlantılı bir metinle karşılaşacaksınız, şuraya tıklayabilirsiniz.

Sizin kusurlarınız sandığınız kadar önemli değil ve kimsenin umrunda da değil. Kendinizi spot ışığı etkisinden çıkarın, bu kavram nedir bilmiyorsanız buraya tıklayarak öğrenebilirsiniz.

Japonya’dan biraz uzaklaşalım derseniz İskandinav ülkeleri ile ilgili yazdığım Jante yasası yazımı buraya tıklayarak okuyabilirsiniz.

Yazılarımdan haberdar olmak için instagram hesabımı takip edebilirsiniz, linki için buraya tıklayabilirsiniz. Günlük notlarımı yazdığım telegram kanalıma ise şuraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Yeterince yere tıkladığımıza göre dağılabiliriz…

Kategori: Yaşam

Tek Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir